.

.
.

9 Ekim 2017 Pazartesi

GÜN 12

Oldukça erken bir saatte sağanak yağmurun delirmiş şakırtısıyla açtım gözümü Pazar günü. Yer gök birbirine karışmıştı. Bir süre tekrar uyumaya çalıştım, baktım olmuyor gidip tabletimi aldım. O da yaşlandı galiba, açılırken, oyun oynarken pek naz yapıyor. Biraz kırıttı, sonra izin verdi. Canlarım bitene kadar Candy Crush Saga ve Soda oynayıp tableti bir kenara fırlattım, tekrar uyumuşum. Gözümü açtığımda saat 9.00'du ve yağmur biraz hızını kesmiş devam ediyordu. Kahvaltı yaptım, günün blog yazısını yazdım, balkona çıkıp etrafı kolaçan ettim, çamaşır geçiyordu aklımdan ama hava şartları izin vermedi. "Boşver" deyip Netflix'i açtım. "Anne With An E" isimli diziye başladım. Küçük Ev tadında hoş bir dizi, başkahramanı çilli ve kızıl saçlı küçük kızın yumurtladığı şaşırtıcı kelamları izlemek de pek keyifli. 2 bölüm seyrettim, aklıma Laura Ingıls (böyle mi yazılıyordu?) ve gece yatarken giydiği şapkası geldi. Ben evlenirken komşumuz dünya tatlısı Müyesser Teyze çeyizim için aslında hiç kullanılmayacak bir şeyler örmüştü, hatırı için çok mutlu olmuş gibi yapıp almış, epeyce de gülmüştüm, bir-iki parçası hala durur çekmecelerden birinde, baktıkça onu anarım. Mavi orlondan bir mandal önlüğü, yavruağzı yünden kenarı fırfırlı ekmeklik örtüsü, mini etek giydiğinizde dizlerinizi örtmek için karışık renkli bir diz örtüsü (hihi, mahalle baskısı) ve tesbih torbası. Bu sonuncusu da yavruağzı renkteydi ve aynı Laura Ingıls'ın gece başlığına benziyordu. Kenarları fırfırlandırılmış bir yuvarlak, tesbihleri içine koyuyor ve fırfırların altından geçen ipi çekip kurdele yaptınız mı işte size Laura Ingıls :))) Üşenmedim, gidip kontrol ettim, hala duruyor içinde üç adet tesbihle çekmecede. Bir diziden nerelere geldik bakar mısınız?

Öğleye doğru yağmur durdu ama her an tekrar yağabilirim sinyali veriyordu. "Günden Kalanlar"ı aldım elime. Oldukça güzel bir kitap, eski İngiliz malikanelerinde başuşaklık yapan Stevens'in, patronunun arabasıyla yaptığı yolculuğunu geri dönüşlerle kendi ağzından anlatıyor. Bana pek sevdiğim "Downton Abbey" dizisini hatırlattı. Hatta bir ara kahramanları bile eşleştirdim, malikaneyi de keza. 

Tembel tembel, kah okuya, kah kahve-çay içe akşamı ettim, tipik bir sıkıcı pazar günüydü işte. Hava bir yağdı, bir açtı, güneş bir çıktı, bir kaçtı. Akşam yemeğinde yine balık-salata vardı. Kirlenen mutfağı toparladıktan sonra çayımı alıp iki bölüm daha "Anne With An E" izledim, sonra da kitabımı alıp yatağa yollandım ama uyku fena halde kaçtı sabaha karşı bitkin bir şekilde uyumak değil de sızmışım.


5 yorum:

  1. Pazar günleri niye hep sıkıcıdır? :) O gün istediğimiz şeyleri yapmış olsak bile kendine özgü bir sıkıcılığı var nedense.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Emekli olmama rağmen pazar günlerini takvimden çıkarabilirim, öyle sevmem yani, çalışırken de duygularım aynıydı :)

      Sil
  2. Anne of Green Gables'i cok severim, yeni dizisini bilmiyordum, heyecanlandim simdi :) Bulabilirsem ben de izleyeyim hemen.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Vardır nette canım, Netflix'in orijinal dizisi ama bulursun. Daha 1. sezon 7 bölüm. 2. sezonu sabırsızlıkla bekliyorum.

      Sil
  3. Yalnız o tesbih torbası çok net canlandı gözümde :) Annemin de örülmüş garip örtüleri vardı...
    Pazar gününü gelmeyen temizlikçiyi protesto etmek için balkonda kitap okuyarak geçirdim; uzun pantolonla başlayıp battaniyeye terfi ettim, bi ara şorta geçtim.Antalya baharı...

    YanıtlaSil